20 Şubat 2011 Pazar

Masala Başlarken

Sessiz çığlıklar atan bir kadın bu masalın kahramanı; uzun süre yansımasını izleyen; artık özümsediği benliğine,örselenmiş yüreğine bakan,onu yaratan tüm sebepleri,kahramanlarını; hayaletlerini seyreden yalnız kadınlardan biri.
Geçmişinin bugününün ve geleceğinin tek ve bölünemez olduğunu, tüm yaşanmışlıklarının belki de yanılsamadan ibaret olabileceğini farkeden bir kadın.
Ne soruları için uykusuz geçen günlerinin  ne de eriştiği cevapların önemi olmadığını anlayan, kelimeleri ve yüreği düğümlendiklendikten sonra sessizliğine gömülüp susan bir kadın. 
Suskunluğu onun için bir son gibi görünse de aslında yalnızca bir başlangıçtı.
Sessizliği uzun sürmedi çünkü, isyanları dinmedi..eriştiği cevaplar her ne kadar önemsiz gibi görünse de yüreğini avutmadı..dinmedi med cezirleri..suları yatışmadı..
O anlatamadı kendini, onun yerine ben anlatıyorum.
Masal denildiğinde bir prens, prenses, kötü adam ya da kadın, karşılaşılan ama mutlaka aşılan zorluklar  ve elbette ki mutlu son akla gelir. Ama beklenmesin ki bu da onlardan biri..
Ben masallara inanmam hatta neredeyse nefret ederim. Külkedisi'ni bir düşünün. Masalını anlatmayacağım,sonundan başlayarak konuyu ele almayı yeğliyorum. Der ki masalın sonunda 'Sonsuza kadar mutlu yaşadılar'. Sonsuza kadar mutlu yaşamış olabilirler mi sizce, gerçekten? Külkedisi'nin sonsuz mutluluk yalanının devamı bana sorarsanız şöyle; İlk zamanlarda sevdiği kadına aşkla ve sadakatle bağlı olan Prens babasının vefatından sonra başa geçer ve Kral olur. Krallar yalnızca mevcut topraklarını korumaya çalışmakla yetinmezler; sefere çıkmaları ve yeni ufukları fethetmeleri gerekir. Özellikle devlet erkanının, emrindeki askerlerin beklentisi bu yöndedir. Prens bu öğretiyle büyür, bu öğreti kendisine uymasa da beklentileri karşılaması gerekir. Krallığa terfi eden Prens sefere çıkar. Sefere çıkan adam aylarca dönemez geri. Hatta uzakta bir yere gitmişse ve savaş uzun sürerse 2 yıldan az sürede dönmesi pek mümkün değildir. Sefer öncesi Prens ile Prenses'in birlikte olduklarını ve aşklarının meyvasını kadının taşıdığını düşünelim. Eşi uzaklarda, karnında taşıdığı bebekle sevdiği adamın yolunu gözleyen kadın ile savaşmış, gördüğü, yaşadığı, yaşattığı vahşetle örselenmiş, farklı kadınlar görüp beğenmiş ya da aşık olmuş adam aylar veya yıllar sonra bir araya geldiklerinde çok şey değişir bana sorarsanız. Ne Prens Prenses'in sevdiği adamdır artık ne de Prenses Prens'in tutulduğu kadın. Birbirlerini yeni halleriyle de çok sevebilirler elbet...Aşkları yıllarca sürebilir ama 'Sonsuzluk' denildiğinde durup düşünürüm. Bir çocuk, iki çocuk,üç çocuk, seferler, sorumluluklar, yıllar, yaşlanan bedenler, fikir ayrılıkları, zaman tutmazlıkları derken 'Koskaca' Kral'ın gözü eşinden başka kimseleri görmez mi acaba geri döndüğünde? Bana sorarsanız Krallar öyle tek eşli kalabilecek adamlar değildir. (Tek eşlilik de ayrı tartışma konusu) Tarihteki 'Harem' kavramını da göz önünde bulundurursak...Bu masalda harem olmaz mı? Harem anlayışını masaldaki hatun kişi kabul eder mi? Onun gözü de mi kimseleri görmez ya da hiç mi eksik hissetmez kendisini, sonsuza kadar aynı adamla mutlu kalabilir? 
Eğer bir kalıba uyduracaksak esas masalı; prens var hatta birden fazla prensi oldu,zorlukları oldu ama ne kadarını aştı ya da aşabililir daha sonra anlatacağım...Peki ya son? 'Sonsuza kadar mutlu yaşadılar'...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder